23 Mayıs 2011 Pazartesi

Bilenen "Malum Düşman" ve Son Tehdit


''Eğer seçimden sonra kasetleri servis edersek, Bahçeli ve ekibi yüzde 10'u geçtikten sonra yine istifa etmez. Kasetleri şimdi yayınlasak hepsinin istifasını alır, seçime doğru da yeni bir kadro ile gidebilir veya unutulur denilerek en ideal zamanının seçim öncesi olduğu kararını aldılar...''
Dostlar diyor ki kaset skandalını neden yazmıyorsun...

Neyini yazalım ki, bilende sallıyor bilmeyende...

Oturmuş komplo tutar oynuyorlar.

Taa iki - üç ay evvel demiştik Bahçeli'nin tehdit edildiğini ve MHP üzerinde planlar yapıldığını...(Vefalı okur bunu defalarca  gördü yorumladı ama..anlamayanlar...)

Nasıl tehdit edildiğini istiyorsanız onu da yazayım ama neyi değiştirir, ne ifade eder ki...

MHP'li Bekir Aksoy'un kaseti bir kaç ay evvel çıktığında hiç kimse sormadı neden çıktı diye...

Durduk yere ismi cismi fazla bilinmeyen Aksoy'un kasetini çıkmasının sırrını kimse araştırmadı, sormadı...

Oysa Bahçeli'ye tehditlerden biri taa o zaman yapılmıştı...İstifa et denmişti, seçime az kaldı -bırak git denmişti...Lakin Bahçeli, 2005'ten sonra ikinci bir rest daha çekerek inmeyeceğini söyledi...

 Kasetçi ekip işin ciddiyetini göstermek için Aksoy'un kasetini piyasa sürdü. Bahçeli kaseti fazla önemsemeyince arşivciler tarafından bir karar alındı;

''Eğer seçimden sonra kasetleri servis edersek, Bahçeli ve ekibi yüzde 10'u geçtikten sonra yine istifa etmez. Kasetleri şimdi yayınlasak hepsinin istifasını alır, seçime doğru da yeni bir kadro ile gidebilir veya unutulur denilerek en ideal zamanının seçim öncesi olduğu kararını aldılar...''

Ve gün geldi,kasetler servis edildi...

Bir diğer ayrıntıda , ilk olarak iki isim servise verildi - sonra iki isim daha...Ve peşine 6 isim birden...Neden?

Zamanında MHP düşmanı olan isimlerin veya solcu olduğu bilinen isimlerin veya Demirel severlerin olduğu bilinen isimlerin neden birden bire partiye döndüklerinin sırrı da işte burada saklıdır.

Zira aday belirleme sırası kaset meselesini tetikleyen ikinci bir neden olmuştur...Önde olması gereken isimlerin arkada kalması bir komplo değildir....( Merak ediyorum bu emekli askerler - misal  Erdal Sarızeybek gibileri MHP'yi desteklemek için şimdiye kadar neyi bekliyordu? Neden birden bire MHP'li kesildiler...

Çok basit bir anlamlandırma daha yapalım... Zamanın da ASAM'ın başkanlığını yapan Özdağ'ın yönetim kurulundaki isimlerin bir çoğunun şimdi CHP'den aday olması kadar Özdağ'ın MHP'den aday olması da bir rastlantı olsa gerek...

Ayrıca Recai Yıldırım'ın kaseti çıktığı günün akşamı genel merkezin önünde araba da görüştüğü kişi ise Deniz Bölükbaşı idi....Yıldırım darp edilince, Bölükbaşı ülkücü gençlere küfrederek genel merkeze doğru kaçanlardan biriydi.

İki kaset mağduru olan ismin ilk günün akşamının arabada buluşmaları, onların da tehdit edilip edilmediğinin çıplaklığını da açık bir şekilde ortaya koymakta...

Aslında burada  önemli olan mevzu meselenin kaset veçhesi değil...Projenin tamamı...

Son kasette vekil kadının evine gidiyor, para veriyor. Yani mesele kadının evinden başlıyor.

Diğer kasetlerin birinde de özel bir evin tutulduğu ve sürekli olarak oraya gidildiği gözleniyor...Bir diğerinde de adamın kendi evinde olduğu ve kadınların oraya gidilip geldiği gerçeği...

Yani işin içerisinde sadece kaset yerleştirme meselesi yok. Görev verilmiş kadınlardan başlıyor mesele...

Aynı organizasyonun TSK üzerinde kurulduğunu ve yaklaşık olarak 250 üst düzey askerin arşivlendiğini de iddianameden belgeleri ile görmüştük.

Şimdi siz yıllarca birilerinin girip çıktığı yerleri takip edeceksiniz, sonra o kasetleri arşivleyeceksiniz..İçinden birisini seçip yayınlayacaksınız ve sonrada acaba hangi komplo gerçek diye yazı tura oynayacaksınız..Bırakalım bu işleri beyler....

Oyun o kadar büyük değil ama plan orjinal.

Zira meselenin bütünü önemli.

İlk olarak KPSS skandalı,

Ardından YGS şifre skandalı,

Peşine Karadeniz de PKK saldırısı ve süren sokak gösterileri...

Ve son olarak da MHP'nin kasetlerinin ortaya saçılması...

Akli ve mantıki özelliğini kaybetmemiş bir ruh kör değilse, Aksoy'un çıktığı kasetin ardından ve daha önceki Bahçeli'yi indirme planına kadar  meseleye sırları ile birlikte bütüncül bakarsa ihtimal gerçeği görecektir...

Gerçi  'insanlar uykudadır, ölünce uyanırlar' sırrınca birileri gerçeği hiç bir zaman görmeyeceklerdir, o ayrı....

KPSS skandalından sonra gerçek suçlu ortaya çıkmadı, üstü örtüldü. Ancak YGS şifre skandalında kendilerini ele verdiler...

Sınavdan sonra, sınavda şifre uygulandığı söyleyen ilk isim kimdi ve sonradan bu isimden neden ses çıkmadı?

Burada dikkat edilmesi gereken konu şifre skandalını ilk olarak açıklayanlar değil...Diğerleri...(Bu işin içerisinde ''siyasi bir BAŞ, komünist ve Silivri'den siyasi bir ekip var mı- yok mu?)

O ilk kişinin bağlantıları ve kimlerle oturup kalktığı insanlar kimlerdir? Hangi partilerle veya partililerle ilişkisi vardır? Ve...diğer sorular....

Evet ''dünyada a'ma olan ahirette de a'ma olur'' hakikatince hiçbir şey göründüğü gibi değil ve gerçekler her zaman saklı kalmıyor, kalmayacak...

Dedik ya 21.yy hakikat çağı diye...Hakikatler birer birer ortaya çıkacak...

Kasetlerin arkasında kimin olduğu ise merak edilmesin kısa bir zaman sonra ortaya çıkacaktır...Zira Allah'ın kullarından ehil biri bunu biliyorsa elbet asil Türk milleti de öğrenecektir...

Gerçi o güne kadar hedef hep saptırılacaktır -ki bu da normaldir.

Düşünce latifelerini öldürmüş olanların hakikati görmeleri mümkün değildir...Malum her nefis ölümü tadacaktır derken, nefsin öldüğünü söylemiyor..Yani ölümün ölen değil, tadılan bir hakikat olduğundan bahsediyor.

Beden ölmesine rağmen, nefis ölmeden tad alarak boyut değiştiriyor. Gittiği yerde manada götürdükleri ile yaşıyor..Eğer ölmeden önce ölmemiş ve uykudan uyanamamışsa, yani dünyada nefsini tanıyamamışsa- kıyamete dek uyumaya devam edecek, kıyametten sonra ebedlere kadar da gaflet içerisinden kurtulamayacaklardır...

Umarım seçim sonrasında partinin başına düşünülen isim lider olarak Türk milliyetçilerinin huzuruna çıkarılmaz...Zira asıl problem ondan sonra başlar...Bahçeli'nin gitmesi için el çırpanlar 'o' isim geldikten sonra keşke kalsaydı demekten de kendilerini alamayacaklardır...

NOT: Yakında bazı kasetlerle birlikte gizli bir dosyanın daha ortaya çıkarılacağı yönünde iddialar var...Dilerim ismi geçen o şahıslarında kaset ve gizli bağlantıları ortaya çıkmaz..Zira bu kez sadece MHP değil, diğerleri de karışacak...

***

YAKIŞTIMI MUHAMMED ADNAN HOCAM...

Türk - İslam davasına hizmet eden her insana karşı vefayı bir borç bilir, elimizden geldiğince de sahip çıkmaya çalışırız...

Zira ben yokum ''HU'' var...''HU''nun olduğu yerde şeriat, şeriatın olduğu yerde de hakikat vardır...Marifet ufkuna ulaşmış bir ruh için de kainata avuç içinden bakar gibi hareket etmek düşer.

Yani 'o' gerçeğin taa kendisidir....

Geçen haftaki yazımdan sonra Muhammed Adnan Hoca'nın (Muhammed lakabını ben değil müridleri takmış) tayfası birden harekete geçerek 5-6 aynı IP numarasından benzer mail ve yorumlarla saldırarak hocalarını savunmaya geçtiler...

O akşam da TV'deki programında  sarışın,esmer ve zenci kızları karşısına alan Oktar efendi, bizi Deccal ilan ederek kendisine olan eleştirilerimizi de Mehdi'yete saldırı olarak algılayıp, bizi bir imansız etmediği kaldı...Yetmedi bazı negatif ima yollu göndermelerde de bulundu...

Açıkçası geçen haftaki yazımızda Oktar'ı eleştirirken ne bir düşmanlık mülahazamız vardı nede zerre kadar art niyet taşıyorduk...

Bugüne kadar söylemiş, yazmış olduğu bir çok hatalı hareket ve yazılara -sırf İslam davasına faydası olduğunu düşündüğümüz için susmuş, ses çıkarmamıştık- ancak  son dönemde giderek aşırıya kaçan hareketlerini gördükten sonra usul yollu uyarmak istedik..Zira her Müslüman gördüğü yanlışa - kalp,dil, buğz- kapsamında müdahale etmelidir...

Mesele Mesih-Mehdiyet meselesi olduğu için ve onun da uzmanlık alanı olduğunu düşündüğümüzden dolayı- kendisini ehil olarak gördüğümüz den ötürü de-  üstü örtülü olarak bazı hakikatleri görmesini istedik..Ama yine aynı şeylerden bahsedip duruyor...Yine bize hadis ve ayetten soruyor..

Biz diyoruz bazı hadisler sırr-ı hakikat...Bazı işaretler marifet ufkunda olan velilerin bileceği bir mesele...Bunu avam anlamaz sen anla diyoruz..O ise bende mehdi benzerlikleri var diyerek hava yapıyor...Ayıptır...

Ayrıca Türk-İslam birliği deyip duruyor...Bir aldatmacasıda bu...

Bu konunun detayına girersek burada yer kalmaz...Ancak...

 Bari hakikatten bahsediyorlar, hiç değilse hakikat ufkundan olaylara bakmayı da deneseler.

Osmanlı bile elinde imkanı varken bu birliği kurmayı düşünmedi..Zira mana aleminde İslam'ın liderliğine giden yol bu güzergahtan geçmiyor...Bundan dolayıdır ki, veli makamında oturan Hazreti Ekber-i Sultan 2.Abdulhamit - her şeye rağmen o önemli görevi Osmanlı'nın yanında olan Karabekir'e değil de M.Kemal'e vermiştir- Üstelim malum adamın yapacağı inkılapları bile bile...Neden mi?...(Sultan Abdülhamit vefat edene kadar gizli olarak devletine hizmet etmeye devam etmiştir...Gerçek tarih açıklandığında her şeye daha net anlaşılacak..Az sabır...)

Zira yakın gelecekte Allah'ın izniyle dünyayı Türk devleti yönetecektir...Behemahal, BM'de bizim parmağımızın işaretine bakacaklar, İslam bayrağı Hıristiyanların önüne geçecek ve dünyada İslam'ın bayrağının dalgalandığı bir altın çağ yaşanacaktır...( Yıllardır yazdığımız bir hakikat...)

Ancak bunun yapılabilmesi için Türk-İslam birliğinin değil çok daha farklı bir stratejinin izlenmesi gerekmektedir...Dönem eski dönem değil, çağ eski çağ değil...

Üstelik Osmanlı'dan bugüne Türk-İslam birliğine dair en ufak bir strateji yoktur..Çünkü buna ne siyasi ne sosyolojik nede manevi işaretler izin vermektedir...(Ey Mehdi'ye benzeyen  Muhammed Adnan hoca, yoksa o marifet ufkundan manevi işaretleri hala göremedin mi?)

Evet, dünyanın liderliğinin ele geçirilebilmesi için -yol- iki yerde olmak değil- her yerde olmaktan geçer...Bir tarafın birliği olarak her yerde söz geçiremez, lider olamazsınız...

O yüzden şuan da geleceğin lider ülkesinin haritasını çizen akil adamlar ne AB ne de herhangi birliğe göre strateji çiziyor... Yine Mehdi ve Mesih'iyetin vazifesi de Türk -İslam birliğinde değil çok daha farklı bir strateji üzerine kurulu.

Neyse uzatmayalım Mehdiye benzerlikleri olan Muhammed Adnan HOCAM...

Nasıl olsa ne sen ne de müritlerin bu yazıyıda anlamayacak..Yalnız şunu söyleyeyim, eğer mana alemi ile bir irtibatın varsa -ihtimal- ne demek istediğimizi anlayacaksın..(Gerçekler acı olsa da, itiraf edemesen de anlayacaksın...)

Bu arada madem ehil olduğunu söylüyorsun o zaman cevap ver;

''BİR''in içindeki hakikat nedir?

(Bu arada müridleri programda bizim ismimizin sahte olduğunu söyleyerek bir iftira daha attı....Bu iftiradan
dolayı onlara Allah'a havale ediyorum..)

***

BAŞBAKAN 8 AY SONRA BİZİ NEDEN DOĞRULADI...

8 ay önce 'Başbakan'a MGK'da suikast'  başlıklı bir yazı kaleme almıştık...Yazıyı koyduğumuz gecenin sabahında Başbakanlık'tan acilen tekzip gelmiş, haberimiz yalanlanmıştı...

Aradan 8 ay geçti. Geçen hafta bu kez SABAH gazetesi aynı iddiayı gündeme getirdi..Ve farklı isimle, aynı şekilde...

Bir haftadır bekliyorum ne zaman yalanlanacak diye...Tık yok...

Şimdi buradan sormak istiyorum...Eğer o haberimiz doğru ise biz neden yalanlandık...Yok yalan ise 1 hafta geçmesine rağmen SABAH'a neden yalanlama gitmedi...?

Neyse uzatmayalım...

Evet, gerçekler hiç bir zaman saklanamıyor;

1- Sekiz ay önce yazmış olduğumuz MGK suikastının doğruluğu  bu şekilde ispatlanmış oldu...

2-İki hafta önce yazmış olduğumuz  -geçen yıl Başbuğ ile Hakkari ziyaretindeki suikast'ta- henüz yalanlanmadı...

Sonuç: geçelim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder