Zira PKK ile savaşın başındaki birimlerin başına nerede işe yaramayacak adam varsa onların getirilmesi, HASDAL’ DA yatanlara terfi ve tayin verilmesi -denge politikasından öte - çok daha farklı anlamlar içermektedir...( Acaba içerideki bir adamın Belçika'ya tayin edilmesi ve diğerlerine farklı görevler verilmesiyle, bir sonraki süreçte içeriden çıkarılacaklarına dair bir yerlere mesaj mı verilmek isteniyor?...
Neden sürekli olarak Gül'ün süresi uzatılmaya çalışılıyor? Neden 7 yılı doldurma yönünde bazı alttan alta tepedeki şahsa mesajlar yollanmaktadır?
Küreselcilerle, yerelcilerin çevirdiği filmi insanlık hazin bir şekilde izlerken, bir diğer yandan da insanlığı diriltmek için çırpınanların ızdırabını izliyoruz.
ABD'nin hayalperest beyinsizlerinden biri ''ABD'nin acil savaşa ihtiyacı var'' diyerek ülkesinin içler acısı halini özetlerken, bir taraftanda kan kusacaklarının işaretini veriyor. Kâinata avuç içi mesabesinde baktığımızda şuanda kâinatta bir hercümerc yaşanıyor.
Her şey birbirine girmiş gibi gözükse de, işin hakikatinde durumu çok çıplak.
Suriyeli kalleş Beşar'ın yaptığı Müslüman kıyımına dünyadan ses çıkmasını bekleyenlerin haline acıyorum. AKP iktidarının da bir şeyler yapması için baskı yapan kalemlerin israfı kelam etmesi ise ayrı bir garabet.
İktidarın başındaki şahsiyetin kafasına göre tayin işine girmesi, yanındaki 2-3 elemanla politika belirlemesi ve son skandal YAŞ atamaları bu ülkeye daha çok şehidin gelmesine sebep olma ihtimalini taşımaktadır.
Zira PKK ile savaşın başındaki birimlerin başına nerede işe yaramayacak adam varsa onların getirilmesi, HASDAL’ DA yatanlara terfi ve tayin verilmesi -denge politikasından öte - çok daha farklı anlamlar içermektedir...( Acaba içerideki bir adamın Belçika'ya tayin edilmesi ve diğerlerine farklı görevler verilmesiyle, bir sonraki süreçte içeriden çıkarılacaklarına dair bir yerlere mesaj mı verilmek isteniyor?...
Neden sürekli olarak Gül'ün süresi uzatılmaya çalışılıyor? Neden 7 yılı doldurma yönünde bazı alttan alta tepedeki şahsa mesajlar yollanmaktadır?
Evet, birileri devlet yönetirken danışmanlarının kafa yapısı yönünde hareket etmesi insan ufkunu daraltmakla birlikte ciddi bir hüsran tehlikesi de yaşatmaya yol açma tehlikesi barındırmaktadır.
İhtimal, çevresel faktörlerin baskısı olmasa devleti yönetenler sadece etrafındakilerin sözleri ile hareket edecek ve devleti inkisara uğratacaktır...
*
Ne yazık ki yaşanan bazı gelişmeler -aşırı kirli siyaset neticesinde- körlüğe sebep olmakla beraber yapacağı hamleleri de daha baştan kaybetmekle karşı karşıya bırakıyor.
Norveç saldırısını okuyamayan, Libya, Suriye ve PKK saldırılarını bir bütün içerisinde değil de ayrı ayrı değerlendiren yanlış bir strateji ile karşı karşıyayız.
Yakın bir tarihte aralarında ABD, AB ve küresel baronlardan bazı önemli isimlerin katıldığı bir toplantıda bazı kararlar alındı. Alınan o kararlarda yapmayı düşündükleri şey şuan ki yaşanılan süreci çok net bir şekilde göstermekte.
Birileri her ne kadar İsrail'in –Türkiye’nin başının çekeceği 21 yy.'daki liderliğinin farkında olduklarından dolayı- bazı planlar yaptığına inanmasa da, kaçınılmaz bir gerçek var ki o da onların bu gerçek komplo doğrultusunda hareket ettikleri.
Nostradamus'un kehanetlerinden dahi yola çıkacak kadar büyük bir buhran yaşayan malum yapı Norveç saldırısını organize ederken muhakkak düşündüğü bir gerçek vardı. En büyük hedefte Türk-İslam lider ülküsüne karşı alttan bir çatışma hazırlığı düşüncesi.
Dünyanın çeşitli noktalarında İslam davasına hizmet edenlere karşı hafiften küçük çaplı bazı sıkıştırma politikaları yürütülmeye başlandı. Bu baskı, Türkiye'den Rusya'ya gizli belgeler gönderen ve oradaki Türk lobisinin diskalifiye edilmesi için elinden gelen say ve gayreti gösteren alçaklarla bunların arasında organik bir bağın olduğunu göstermekte.
Aynı zaman diliminde;
Bizdeki kriptoların istifa etmesi,
PKK'nın ateşkesi bitirmesi,
Yüksekova'da çarşaflı kadınların taşlanması,
Ve Suriye'deki katliamın şiddetinin giderek artması,
Ayrıca Libya'daki çatışmaların bir türlü bitmiyor oluşu - sıradan bir tesadüften ibaret değildir…( Yakında Kaddafi’yi kötü bir son beklemekte…)
Kader denk noktasında tarihin bu anlarında bir kaosun yaşanacağına dair elde çeşitli bilgiler zaten mevcut.
Burada birileri G.Kurmay başkanı ile Başbakan aynı yerde oturmadı komedyası ile uğraşırken cihanda işler giderek işin içinden çıkılmaz bir hale geliyor.
Sanki o masadaki düzenin ne olduğunu kimse bilmiyor.
Merak ediyorum şu sıralar ENCÜMENLER bu konular hakkında ne düşünüyor?... Zira o masayı onlardan iyi bilen olmadığını bir çok isim bilmektedir.
Evet, TSK'daki oturma düzenini Ergenekon üst kurulunun planladığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Eğer MGK'daki oturma şeklinin mihmandarıda onlarsa hangi sonuca varacağız?
11 kişilik Ergenekon üst kadrosunun 1960'dan beri oturduğu masada tek liderin onlar olduğunu sembolize eden masa dışındaki bütün önemli noktalarda tek isim değil, masayı bölüştürme politikası izlemişlerdir.
Hürriyet'in manşetindeki ''yeni masa düzeni'' başlığı aslında farklı bir yere mesaj yollamaktan öte, yeni düzene onlarında tabiiyetinin işaretini vermektedir…( Zira patronları strateji değişikliğine gitti…)
Tabi burada ayrı bir nokta daha var. Hürriyet'in -Türk medyasının görmediği iki haberi peş peşe- Almanya referanslı olarak ajanslara aktarması...
İlk haber, Almanların yeni G.Kurmay başkanını savaş suçlusu ilan etmesi... İkincisi ise; İran'ın Türkiye üzerinden Suriye'ye silah göndermesinin güvenlik güçleri tarafından ele geçirilmesi...
*
İran'ın Suriye'yi desteklemesi bir yana. ABD ile İran'ın PJAK'a karşı işbirliği içinde olması, ayrıca yine İran karşıtı olan HMÖ'ye karşıda ABD'nin İran'ın yanında olması ortadaki görüntüyü net bir şekilde açığa koymaktadır.
Zannediyorum uzatmaya gerek yok. Şuan da Rusya'nın da desteklemediği Suriye'ye karşı yaptırım uygulanmıyorsa bu sadece ABD, İSRAİL ve İNGİLTERE ortak yapımı olan organize bir hareketi göstermektedir. İran'da bu üçlüye destek verince son bir kaç aydır İran problem olmaktan çıkmış alttan alta müttefik olarak üçlü organizenin bagajlığını yapmaktadır.
İhtimal AKP'deki İrancılar ile RTE'nin Esed ile olan dostluğu Türkiye'nin hamle yapma gücünü ortadan kaldırıyor. Gerçi bu üçlü organizeye karşı TR'nin bir şey yapması mümkün gözükmese de yapılacak çok şeyin olduğu da ortada olan bir gerçekliktir.
Yanlış hatırlamıyorsam -yaz aylarında küresel bir kriz yaşanacak diye yazdığımızda- tarihler 2-3 ay öncesini gösteriyordu. Krizde son nokta ise ABD'nin kredisinin düşürülmesi oldu.
İhtimal Kuzey Irak-Güneydoğu ve Suriye üçgeninde yaşanan siyasi kriz ile ABD ve AB'nin ekonomik krizinin plan dahilinde bize sıcak günleri yaşatacağı kaçınılmaz bir hakikat.
Washington'daki 'o gizli' toplantıda alınan kararlar yakın bir tarihte bölgeyi kan gölüne çevirme riski taşıyor. Buradan YAŞ'taki darbecileri emekli etmeyen devletin başındakilere sesleniyorum;
Son bir ay içinde aşırı bir güvenlik tedbiri almaz ve bölgeye yönelik siyasi hamlelerinizi yapmazsanız - gelecek şehitlerden öte- dökülen her kanın sorumlusunun kimler olacağını TÜRK milleti vicdanında değerlendirecektir...
***
5 SORU...
1-Türkiye'deki İsrail üssü hala çalışıyor mu?
2- Yalova - Marmara güzergâhındaki gizli Gladio barınakları var mı? Varsa şuan da oralarda kimler eğitim alıyor?
3- 1500'ün üzerindeki JİTEM kadrosu şuan da TSK kadrolarında hangi görevleri ifa etmektedir?
4-Cem Garipoğlu'nun Yeşil'in adamları ile bir ilişkisi oldu mu? Ve bu olay neden kapatıldı?
5-M. ALİ Ağca'nın beynini kontrol altına alanlarla, Garipoğlu'nun bilincine tesir etmeye çalışanlar arasındaki ilişki nedir?
6- Bu sorudan öte sadece bir hissiyat: CHP’li Aziz Kocaoğlu düştüğü çukurdan nasıl kurtulacak…Birlikte izleyeceğiz…( Zira hala sessizce direniyor…)
Devamını getirmek yerine bu soruların cevabını bekleyelim...
***
Ne hazindir ki, istifanın olduğu gün ve ertesinde yandaş ve yoldaş medya -demokrasi geliyor, askeri vesayet bitiyor- diye zafer naraları attıklarında, bunların hiç mi istihbarat kaynakları yok diye düşünmedik değil… Zira Silivri’nin karanlık adamının gazetesi ilk günden itibaren bar bar YAŞ atamalarının nasıl sonuçlanacağını bağırıyor, zaferin AKP’nin değil Ergenekon’un olacağını yazıyordu…
Aslında gazetecilik, araştırmacılık ilk anda yapılan hamle ile ölçülür. Tıpkı sabrın ilk anda gösterilmesi gerektiği gibi…
Evet, hiçbir şey göründüğü gibi değil… Nasıl ki kriptoların istifası zafer değilse, Aydınlık’ın YAŞ sonrasında zafer çığlıkları da zafer değildir…( Kısacası şer- hayır meselesi..)
Buradaki HAKİKAT…
’’SENİNLE OLMUYOR KARDEŞ’’…
’’SENİNLE OLMUYOR KARDEŞ’’…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder