Rauf Atilla Polatın yazılarını bir yerde toplamak veya yedeğini almak gerekir diye düşündük.
22 Şubat 2011 Salı
2.DOLMABAHÇE ''FOS ve TUZAK'' ÇIKTI
Yaşar Büyükanıt ile Erdoğan'ın Dolmabahçe görüşmesini yazdığımızda da belirtmiştik.
Ya eliniz güçlü olacak yada hayatınızın sonunu düşünmeyeceksiniz. Dengeleri gözeteyim derken ileriye atılmış hamleleri terse çevirmeyeceksiniz.
Büyükanıt her şeyi göze almış, alttan gelen baskıyla plana dahil olup hamle yapacak ve Erdoğan'ı köşeye sıkıştıracaktı. Anıt'ın hamlesi büyük olunca RTE'de karşı hamle yapmak zorundaydı. O saatlerde ne elinde bir belge vardı ne de görüşmekten başka çaresi...
Ansızın müspet derinlerden gelen bir imdat ile Erdoğan'ın önüne elini güçlendiren bir -durum- koyuldu ve Yaşar Paşa'ya restini çekmiş, ucuz kurtulmuştu.
Mehmet İlker Paşa ile geçen görüşmelerinde de -Ergenekon ve Balyoz operasyonları sonrası- yine elinde güçlü veriler vardı ve rahat hareket edebiliyordu.
Ancak tek bir düşüncesi vardır RTE'nin, TSK'nın içindeki ihanetçilerle kavga etmemek.
Nitekim alttan gelen sızmalarla bir nevi mecbur kalıyor, içten içe tepki gösterse de sürece itaat etmek zorunda kalıyordu...Taa ki 2. Dolmabahçe'ye kadar...
Bizim kalem erbapları Koşan-er'in ziyaretini farklı alanlara çekse de gerçeği yazmıyorlar, yazamıyorlar....Bağımlı olmak böyle bir şey olsa gerek...O yüzden bağımsızlığın en büyük güç olduğunu hiç unutmamak gerek...
Doğru'dur, Işık paşa üzerinde karargahın çok ciddi bir baskısı var. Zira alt kadroların yüzde 67'si yine aynı kadrodan.(((Bu yüzde 67 rakamı ''Türk-İslam'' düşüncesindeki askeri mensupların güçsüz olduğunu göstermez.Umarım İttihat-Terakkicileri düşünerek ne demek istediğimiz anlaşılıyordur)))
Nitekim Özkök paşa'nın karargah kadrosunu Mehmet İlker Paşa geldikten sonra çok ciddi anlamda kaydırmalarla tasfiye edildi.- Baş sorumlu AKP'dir- Balyoz planı hazırlandığı dönemde karargahta Özkökizm kadrosu çok ciddi anlamda ve müspet yönde önemli roller oynadı.
Tabii tasfiyenin ardından yeniden Hüseyinizm , İlkerizm,Yaşarizm kadroları dolmaya başladı. Arada menfilere galebe çalacak kadrolar olsa da, yine de zayıf durumdalar...Hala daha Erenler, Çantacılar ve Şahinler grubu varlıklarını devam ettiriyor. Alta doğru Doğu'nun ekibinin kadrosu da bitmiş değil.- Bitmezde-
Aslında geçen yıl ki YAŞ'ta bu kadrolar güçlü bir irade ile tasfiye edilebilirdi ama Iğsız dışındakilere karşı cesaret gösteremeyen bir iktidar vardı...Bu konuda bazen Özal aranmıyor değil...
Nitekim son Balyoz dalgasında da aynı vakalar yaşandı. Her zaman ki gibi yine alttan yukarıya büyük bir baskı geldi ve Işık paşa Dolmabahçe'ye çıktı. Her zaman askerle kavga etmekten uzak olan RTE'ye ''baskı var, çözüm bulmalıyız''deyince, hafta içi çözüm manşetlere düştü.
''Üç bakan'ın projesi olarak addedilen ve ardından yalanlanan 100 küsür generali serbest bırakıp bütün sorumluluğu Çetin D.'ye bırakmak...''
Fikir onların olsa da 'RTE' başrolde.
Balyoz generallerini ''uslu dursunlar, itaat etsinler, ses çıkarmasınlar serbest bırakılım'' düşüncesi ile tekrardan göreve getirmek isteyen bir isim olunca, nabız kontrolü için Paşa'yı Hasdal'a göndermesi de normal olsa gerek.
Zira Dolmabahçe'nin ardından Hasdal'a giden bir G.kurmay başkanına -Başbakan'dan habersiz gitti diyenlere- ''YUH''der git, araştır öyle gel deriz.
Zaten AKP'li Çiçek'ten başlayarak RTE'ye kadar hiçbir AKP'li ciddi olarak ziyareti eleştirmedi ve herhangi bir girişimde bulunulmadı.
Eeee....RTE-KOŞAN-ER işbirliği olunca kimseden ses çıkmaz tabii...
Evet, düşünülen bu planı devreye sokup Balyoz kadrosunu serbest bırakacaklar mı, RTE koltuk uğruna riske girmek yerine kendini garanti altına alacak mı bilinmez...Yalnız bilinen bir gerçek var ki, bu durumdan ne TSK içindeki Türk-İslam düşüncesindeki vatan evladı askerlerimiz ne de devletin gerçek sahibi olan şerefli milletimiz böyle bir ''ihaneti'' unutmayacaktır...
Zira böyle bir icraat, direkt olarak MOSSAD ve CIA ile masaya oturan ihanetçilere yani İsrail ve ABD'ye hizmet olacak ve devlet arkadan hançerlemiş olacaktır.
Burada mesele içeri alma meselesi değil, alttaki kadroları da aynı zaman da yok etme meselesidir ki; Böyle bir ihanetin cezası da M.Akif'in bahsettiği komutana denilen ''haydi istifa ettirildin''itabından da daha ağır olacaktır...
Bu süreçte millete ihanet edenleri iyice yok edecek, darbe üstüne darbe vuracak ve bazı isimleri kökten kontrol altına alabilecek fırsat varken -G.kurmay başkanını onlara göndererek -sözde denge politikası güttüğünü zannedenler-dilerim onlara nefes aldırdığının farkındadırlar...(Birileri denge politikası nedir öğretmeli)
Eğer farkında değillerse bu millet seçim sonrası muhakkak gerekeni yapacak, silleyi fena indirecektir...
Unutmamak lazım ki; Allah'a küfredenlere şefkat gösterenlere de şefkat gösterilmez....
Kısaca ''siyaseti, dinsizliğe alet etmenin bir anlamı yok...''
ROL NEDİR İYİ ANLAŞILMALI
'' Tunus'taki mesele bir süre daha devam eder. Cezayir'de aynı şekilde sokak gösterilerine sahne olur. Ardından İran, Libya ve Bahreyn...Asıl bomba Filistin...Yakında..''
Bu satırlar iki hafta önceki yazımızdan. Zannediyorum, aynen sıralama peşi sıra gerçekleşti ve devam ediyor. Bundan sonraki ülkelere geçmeden birkaç not düşmemiz gerekiyor.
Malum Mısır'da dipten gelen bir hareket değildi, karambole gelişen ve sonra sistemize edilen bir kalkışma.
Süreçte bazı şeylere dikkat etmekte fayda var. Özellikle Batı, söz dinlemeyecek bir durum karşısında kendi piyonlarını koymaktan dur olmayacaklardır. Aklımızda olsun Baradey'de onların adamı.
Ayrıca bizim enteller sürekli ''İhvan-ı Müslimi'' övüp duruyorlar ama cahilliklerinde. Zira İhvan ne eski ihvan nede Mısır o mısır...Şimdilik neden tehlikeli diye başlamaya lüzum yok. İhtimal devletin tepesi İhvanın da Baradey kadar tehlikeli olduğunu biliyordur.
Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere Türkiye, vurgu olarak demokrasi demeli ve fazla müdahil olmamaya çalışmalı...
Şuan yaşananlar Arap dünyasında bir demokratikleşme hareketi başlangıcı olarak addedilse de gerçek tamamen farklıdır. Zira Türkiye'deki gibi yetişmiş bir kadroya ihtiyaç vardır. Mısır'da Arap dünyasını göğüsleyecek bir entel kadro yoktur.
Yine bir diğer unutulmaması gerek konu da Yemen'i de Sudan gibi ikiye bölme ihtimalinin olma olasılığı.
Evet, Afrika mevzu ile Asya konusunda farklı bir yazıya erteleyerek burayı kapatalım.
SONER'İN NEYİNİ YAZALIM...
Diyorlar ki mahkemelik olduğun Soner Y.'yi içeri aldılar, neden bir şeyler yazmıyorsun.
Neyini yazayım...
Zira onların ne mal olduklarını, neye hizmet ettiklerini 2 yıl önceden yazan ve ilk olarak ''karanlık oda'' lakabını takanda biziz. O tarihlerde yazdık durduk ama pek gören duyan olmadı...
Mesela '' Soner Yalçın, Mustafa Balbay, Oktay Ekşi ve diğer darbe çığırtkanlarının bir an önce gazeteciliği bırakmaları gerekiyor.'' satırlarını 2 yıl önceden yazmış detaylarına kadar inmiştik....
Bunun gibi 13'e yakın Soner ile ilgili yazı yazmış gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştık ve devam ediyorduk-ki bu 13 yazıya da dava açıldı...
İki yıl önceki o yazıdan bir süre sonra Tuncay Özkan'ı da yazmış nereye hizmet etiğini deşifre etmiştik...Malum o yazılardan kısa bir süre sonra Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan şimdide Soner'i içeri aldılar...
Geçenlerde POSTA'daki Nedim'ciğime ''2011 sizler için karanlık bir yıl, yanlış yoldasınız ve boşuna çırpınıyorsunuz'' dedim ama inanmadı...
Hala daha inanmayanlar var.
Tabii bu arada merak etmiyor değilim, Oktay Ekşi 70'inden sonra hizmet etmek için mi milletvekili olacak yoksa.....Neyse....
Kısacası kardeşlerim, Soner Y. ve ekibinin en mal olduğunu anlamak isteyenler varsa, bana dava açılan o 13 yazıya bakarak bir şeyler çıkarabilir...
Bu arada ilginçte bir tevafuk olmuş...13 yazıya dava açılınca, Soner'in evinin arama esnasındaki kapı numarası gözüme çarptı...Tevafuk o ya...O'DA 13'müş...Gözaltında alındığı günde 13.gecenin sabahı 14 ve kandil gecesi idi...
Tasavvuf ehli bilir....'13' hem şeytanı temsil eder hem de meleği....Anlayana...
Bu arada umarım Nedimciğim, tehdit ettiğimi falan düşünmez...Zira tehdit korkakların işi...Bize yakışmaz...
raufatillapolat@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder