Rauf Atilla Polatın yazılarını bir yerde toplamak veya yedeğini almak gerekir diye düşündük.
12 Şubat 2011 Cumartesi
FİRAVUNLARA MERHAMET....
İhanetçi medyanın 70'liklerinden sakallı zevat Balyoz'u sallayanların içeri alınmasını izlerken gözyaşlarını tutamadığını yazıyor. Bir başkası, bu yaştan sonra darbeciler bir şey yapamaz diyerek tutuklamaları eleştiriyor ve sözde merhamet serenatları diziyor.
Doğrudur, 60'ına gelmiş ordu mensuplarının içeri alınmasına hemen hemen vicdanı olan herkes üzülmüştür...Ve bu durumdan da kimse hoşnut değil...
Hani şu meşhur ''ama'''lar var ya, bir tane de biz 'ama' diyerek devam edelim...
Ne yazık ki plan bir kez yapıltılar, ilahi adalet deprem dedi yerle yeksan etti...Ardından bunlara bir şans daha verdi ancak bu ihanetçiler bir kez daha plan yaptı ve şimdi bu haldeler....
Bu coğrafyada planlar 1690'dan beri yapılıyor. Firavunun çocukları 1876,1909,1960,1980...vs gibi onlarca planı yılmadan usanmadan yaptı...Ve hala yapmaya devam ediyorlar.
Peki bunlara merhamet gerekir mi?
Merhamet ayrı bir şey, adalet çok daha farklı bir şey.
Demokrasilerde kanunu kul koyar, İslam'da kanun koyucu Allah'tır.
Eğer mesele ''Gaffar, Gafur, Afüvv, ve Rauf isimlerinin sahibi ''HU''ya yani kainatın sahibine bırakılsaydı, ihtimal -merhamet- beklenmesi gereken ilk icraat olacaktı...
Ancak yaratanın sahibi olduğu bu topraklarda kanun koyucu insan olduğu için merhamet beklemek biraz inkisara uğramak demek.
Zira Ramses, Amon ve Firavun merhamet etmemişti. O silsileden gelen onların çocukları da merhamet etmemişti.
Türk-İslam ülküsüne ihanet eden bu darbecilerden merhamet dilemek zillet olmasına rağmen, dileyenlere dahi merhamet etmemişlerdi.
Bunların zihin takımının dedeleri, Osmanoğullarından başlayarak o düşüncede olanlara bugüne kadar merhamet etmedi.
Acziyet içindeki sultanları, zor durumda olan aileleri sürgüne gönderdi ve bir an dahi olsa şefkat dahi gösterilmedi.
1925-30 arası Doğu'dan Batı'ya sürgün edilen 'alim'lerden bir kişi dışında hiç biri geri dönemedi. Coğrafya alimsiz, imansız bırakıldı..Şimdi de ateist-Marksist PKK'nın ihaneti ile uğraşıyoruz...
*
Zamanında bir İbrahim ağabeyimiz vardı. Hasta yatağındayken ziyarete gittiklerinde konuşulmaya başlandığı an, Alim İbrahim Hoca anında müdahale eder; Evlat sessiz olun, olur ki pencereye hoparlör koymuş dinliyor olabilirler. Meğer Hoca ''Allahekber'' dediği için içeri alınmış ve günlerce dövülerek yatalak hale getirilmiş...Nitekim yatağa düşen İbrahim Hoca acılara daha fazla dayanamayarak bir süre sonra vefat etmiştir...
O dönemde bir başkasını alıp günlerce işkenceden geçirdikten sonra soruyorlar ''nerde''....
''Nerde'' diye sorulan şeyin ne olduğunu bilmeden işkence gören Müslüman Türk bir süre sonra, eşinin ve kızının namusuna dokunuruz alçaklığını da duyunca -artık nefesim kesildi- demişti...
Bu reziller zamanında devletin uçağını kaldırarak geceliğine Beyrut'a gidip orada sabahlara kadar eğlenip ertesi sabah utanmadan dönendir. Bir sabah kahvaltısı ve akşam yemeği içinde askerin helikopterini Kıbrıs'a, Bolu'ya, Antalya'ya gönderenlerdir...(Şahitleri vardır)
Malum, Firavun piramitleri yaptırdığı zamanda 2 milyon kişiyi telef etmişti....
Günümüzün bombalayıcıları ise irtica adı altında 2 milyon kişiyi fişleyenlerdir.
40 bin kız öğrenciyi örtülerinden dolayı okuldan eden, Cami bombalamayı planlayan zevatların dini nedir bilinmez ama bilinen bir gerçek var ki, o da ellerine geçirdikleri an merhamet etmeyecekleri hakikati.
Soruyorum;
2 milyon kişiyi fişleyen, 1.5 milyon civarında kaset hazırlayan, MOSSAD ve CIA ile birlikte işbirliğine giden ihanetçiler bu kadar insanı kamplara toplayıp ne yapacaktı?
Hapsedip ardından salacaklarmıydı? Yoksa merhamet edip bir süre sonra serbest mi bırakacaklardı?
Yahut, Fransa'daki görev yerinde evli kadınlarla yatıp, devlet bilgilerini ifşa eden bu ihanetçiler, Müslüman Türk kadınlarına tecavüz- erkeklerinin de makatlarına jop sokarak işkencemi yapacaklardı?
Ya da insaf edip, sıraya dizerek kurşunlayıp temiz bir ölümü mü düşüneceklerdi?
Evet, o kadar sıkıntıya girip mahalle çaycısından başlayarak 2 milyon kişiyi fişleyen Türk düşmanları muhakkak bir şeyler düşünüyorlardı.
*
İki yıl önce, gün gelecek darbeciler asker düşmanı olacak diye yazdığımızda erken diyenler olmuştu. Aslında bunlar ezelden beridir vatan düşmanı ancak ''vatan, millet, Atatürk'' lafları para ve makam ettiği için bu ipe sarılarak yaşıyorlardı..Şimdi ise 'vatan' gerçek Türk evlatlarının eline geçmeye başlayınca hafiften asker düşmanlığı yapmaya başladılar...(Görülecektir ki, bazıları yakın bir zamanın ardından ülkeyi de terk edeeklerdir)
Şimdiler de gerçek yüzlerinin ortaya çıkması bizim ''21 yy. hakikat çağı, artık herkes açıktan savaşacak'' tezimize de muhalif olmamakta. Zira hem küresel hem de yerel bazda artık düşman açığa çıkıyor, sırlar deşifre oluyor.
Utbelerden, Şeybelerden farkı olmayan ihanetçileri savunmak, eğer AKP'ye muhalif olmaksa - ve muhalefet- anlayışı böyle devam edecekse emin olmak gerekiyor ki bir 10 yıl daha AKP'yi iktidar yapmaya niyetliler demektir -ki, bu da gizli AKP'li olduklarına delalet eder mi bilinmez...
Gerçi zamanı geldiğinde anlayacaklardır. Ancak Firavun'un sona yakın ''Harun ve Musa'nın Rabbine iman ediyorum'' dediği anda kaybettiği gibi bu zavallılarda pişman olacaklardır. Ancak...
*
Neron insanları çarmıha gerer, sonrada aç aslanları salar keyifle izlerdi. Pol-pot, Hitler, Mussolini ise daha farklı fanteziler peşindeydi.
Baktığımızda bir çok diktatör katliamlarını nedense hep 60'dan sonra yapmıştır.
*
'Deccal-Kezzap'...Deccaliyetin temsilcileri hayatı yalan üzerine kurmuşlardır.
Golfçü İsmet'in yolunda giden mahlukatın hayatında neden sürekli bir İslam düşmanlığı var ve neden hep yalan üzerine kurulu bir düşmanlık ve irtica paranoyaları hakimdir' düşünmeli ve iyice analiz etmeli ve gerçek ortaya dökülmeli.
Zira görülecektir ki büyük bir kısmı itibariye çoğunluk ''HU'' ya tapmıyor ve yaşanılmasına da izin vermiyor...
Batıda pozitivizm öldüğü için şimdilerde kuantuma doğru bir arayış var..Bizimkiler ise hala daha pozitivizm kopyacılığı yapıyor. Darbe destekçisi kopyacıların hayali dünyalarında ''hayat bir matemhane-i umumiye'' olduğundan kurtuluşu da ya zevkte yada zevkleri için öldürmede görüyorlar..
Kısacası Allah'ın ''nur''una sahip çıkmalı ki -ışık- gelebilmeli....Zira yaratan bir daha ŞAHİN-ANIT'tan ateşler göndermesin...
Aslında soru basit;
Sizce bu yaşananlardan sonra kutsal Türk-İslam ordusunun uçağını, helikopterini havyar getirtmek için Hazar denizine gönderen bu zihniyete merhamet mi edilmeli - yoksa....
raufatillapolat@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder