11 Nisan 2011 Pazartesi

SON SALDIRILARIN ARKASINDAKİ PLAN....


G.kurmay muhtırasını biraz daha erken bekliyordum. Zira  TSK içindeki Türk gücü ciddi direnç gösteriyordu.

Yine de bu arkadaşları takdir etmekte fayda var. Malum muvazzaflar içeri alındıktan sonra donanma  ile beraber İstanbul ve Ankara'daki bazı komutanlıklarda İP-tipi yapı ile onlara benzer yoldaşlar ''ne duruyoruz, neyi bekliyoruz'' diye çırpınıp duruyorlardı.



ODA'nın emir aldığı iddia edilen Küçük ilk olarak içeri alındığı zamanda da buna benzer bir durum Harp okulunda yaşanmıştı.

Daha silahlı bir çatışmaya bile girmeden okul içinde askere saldırılıyor diye propaganda yapan örgüt evinin elemanları bacakları şeyden çıkmadan darbe yapalım diye nara atıyorlardı...

Allah'tan o tarihte bölükte gerçek Türk askerleri vardı da 'oturun oturduğunuz yerde' diyerek bu propagandanın yayılıp saçılmasına izin vermemişlerdi.

Aslında bu muhtıranın da birden fazla yönü var.

Birincisi tabandaki baskı, ikincisi de 12 Eylül davasının açılması.

Mesele birkaç ay öncesinden başlıyor.

'Ulusal medya 2010' projesi ile birlikte Ergenekon'un son projesi de deşifre olunca operasyon farklı bir alana kaydı.

Malum Soner ve ekibinin kimden emir aldığı iddia edildiği ortada;

Yalçın Küçük...(Nitekim Küçük'ün  ODA'daki son 2 yıllık yazı ve konuşmaları bir çok noktayı deşifre etmektedir.)

Asıl mevzuu Küçük'ün kimden emir aldığı sorusu...

Derin yapı uzmanı ehiller bilerler ki küçük Yalçın birilerinden emir almadan bu tür işlere gir-e-mez.

Tayyar diyor ki, davayı bu tarafa kaydırmak Ergenekon'u  daraltmak demek...Tayyar tıpkı 1 numara mevzuunda yanıldığı gibi bu konuda da yanılıyor.

Nasıl ki iddianamede bir numara gözüken Şener Eruygur'un tek başına darbe yapma gibi bir gücünün olmadığı gibi -ve birilerinin emri ile bu işe girdiği gerçeği hakikatse- aynen  Yalçın'da bu işi tek başına yapamazdı...

İddialardaki sürece iyi bakıldığında sözde Küçük projeyi çiziyor altta Soner, Nedim, Ahmet'te icraata geçiyor. Gerçi bunlarında yukarıdan haberi yoksa neyse...

Evet, isterseniz soruyu tekrar soralım ''gerçekte  KÜÇÜK emri kimden aldı?''

*

 Son bir ayda gündem içeri alınan gazeteciler üzerinden yürütüldü.

Neden?

Malum yakın süreçte Ergenekon'un en önemli hamlelerinden biri KİTAP ve saldırı politikasıydı.  Zira silivri dışındaki kadro, yargıda yaşanan bazı gelişmelerden haberdar olmuş ve 1 numaraya doğru yolculuğa çıkılacağını biliyorlardı Ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu.... Ama başaramadılar ve kaybettiler...

Soner düştü, Yalçın düştü ve 1 numarada düştü...

Şu tabloya iyi bakalım...

ODA operasyonu...Nedim, Ahmet ve son olarak da karşı tarafın direkt saldırıya geçmesi...Ve son düzlükte Genelkurmay muhtırası....

( Ve en büyük sızıntı: Şimdiye kadar Ergenekon dalgalarına sessiz kalan ABD ise, sözcüsü  ve elçilik vasıtasıyla KARANLIKÇALARA SAHİP ÇIKTI ....ve Türk devletine karşı yapılan operasyonun karanlık tarafında yer aldı ....( Birileri yine ya tesadüf ya da basın özgürlüğü diyecekler ya.....Gülüyoruz.......)

Evet, yukarıdan pek bir şey  yok gibi gözükse de aslında var....

Onların bu süreçteki asıl dertleri o malum TARİH....

''12 EYLÜL...'' idi.

Evet beyler,  işte İP burada kopuyor.

Zoruna gidenler ister komplo desin ister ütopya. Fark etmez...Önemli olan hakikat.

Silivri'de, Pentagonda, Beşiktaş'ta  ve tabi ki Kissenger'da biliyor ki 12 Eylül için harekete geçmek 1 numara'ya -ondan da ABD ve İsrail ilişkilerine-  ondan İngiltere'ye (malum 1'in üstü)  ulaşmak demek...

Kimse düşünmüyor neden birden bire operasyonlar hız kazandı ve neden karşı ekip bu kadar insafsızca saldırıya geçti?  Ve neden ortada hiçbir şey yokken TSK  durduk yere MUHTIRA VERDİ?...

Dikkat edildiğinde 12 Eylül için harekete geçmeden hemen önce  TSK açıklama yayınlıyor.

Kasetlerde bile şuan da verilecek bir muhtıranın AKP'ye yarayacağı ortadayken böyle stratejik bir hata yapılamayacağını karargahın hayvan namlı kozmikçisi çok iyi bilir...

Yani 12 Eylül için harekete geçileceğini bilen  ABD ve yuvarlak masanın üstatları 1 numarayı vermemek için çok uğraştı ancak kaybettiler...

Herkes bilmektedir ki, şuan da iddianamede üstü örtülen o 1 numara bizzat 12 Eylül'de darbe yapan komutanların içindeki o malum GENERAL...(Evren değil...)

Ve kadere bakın ki, hala daha NATO kadrosu güçlü ve hala daha adam etkinliğini sürdürüyor...

TSK'nın aciz açıklaması aslında çaresizce yapılmış -elimizden  bu kadar geliyorun- çarpıntılarından başka bir şey değildir.

Birileri 1 numarayı ERGENEKON üzerinden vermek istemedi ama devletin gerçek sahipleri onu nereden içeri alacağını çok iyi keşfetti.

Ve onun içeri girmesi demek -ABD-İSRAİL -İNGİLTERE'NİN KÜRESELCİLERİ ve Kissenger'e büyük bir darbe vurulması demek...Karun ailesini fazla etkilemese de en azından İngiltere'ye gidişin bileti cepte demektir...(Onlara daha zaman var)

Umarım süreç karşı tarafın çirkefliği yüzünden akamete uğramaz ve nede birilerinin koltuk sevdası yüzünden inkisara...

Son olarak D-tipi medya ile bazı yazı işlerinin masoncuklarını iyi takip etmenizi öneririm..İlk başta destek çıkacaklar ardından 12 Eylül'de muhalefeti susturmak için yapılıyor diyecekler..Hatta Ergenekon ile 12 Eylül'ün ne alakası var diye de salya akıtacaklardır...

Gerçi çukurca saldırsalar da artık Fatih fetih yolunda ilerlemektedir...Ve Kadîri Zülcelâl'in izniyle de bu iş son noktaya götürülecektir...Yeter ki, hak davanın yolcuları her an tetikte olmayı unutmasın ve vazifelerini serkeşlik göstermeden yerine getirmeye devam etsinler...

 raufatillapolat@hotmail.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder