Rauf Atilla Polatın yazılarını bir yerde toplamak veya yedeğini almak gerekir diye düşündük.
28 Nisan 2011 Perşembe
WASHİNGTON'A GİDEN O PLAN...
Son dönemde -gerçeklere- komplo teorisi denilse de toplum artık hakikati görüyor.
Geçen hafta gittiğim bir Anadolu şehrinde - gelen şehitlerin artık bir oyundan ibaret olduğunu, TSK'nın içerisindeki hainler tarafından yapıldığını, PKK ile işbirliğini, heron ihanetlerini, çakma ABD karşıtı Ulusalcıların paranoyalarını, milliyetçiliğin sahte veya gerçekliğini ...vs gibi bir çok Ergenekon yapımı oyunun gerçek yüzünü bildiklerini görüyoruz.
Halk arasında AKP'li olmayan, ortada ve seçime doğru oyunu netleştirecek olan insanların söylediği tek şey var;
AKP'yi istemiyoruz ama kime verelim?
Evet 10 kişiden 8'inin söylemiş olduğu bu söz ciddi oranda seçmenin gidecek parti bulamadığını gösteriyor. Nitekim bazı anketler de kararsızlar ciddi bir oran teşkil ediyor.
AKP ise Haziran'a doğru giderken tek başına iktidara geleceği garantisi ve rahatlığı içinde.
Fason seçim beyannamesinden sonra görülen bir gerçeklik daha var ki - o da etrafına topladıkları adamlardan gelecek lider ülke Türkiye'nin dizayn edicileri ol-a-mayacağı gerçeği...Ne yazık ki hala malum lider bu durumu anlamamak için direniyor ve kendi başına iş yapmaya devam ediyor...
Hala daha tabi olmuyor ve devletin sahiplerinin gücünü anlamak istemiyor.
İhtimal, kendisini C.başkanı yapmadılar diye onlara kızgın ve eline geçen fırsatı kullanarak ya sistemi değiştirmek isteyecek yada köşke çıkmanın farklı yollarını arayacak..Zira hala daha Gül'ün süresini belirlememek için direniyor.
Nitekim bilinmesi gerek bazı önemli meseleler de var.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson’un 22 Mart 2003 tarihinde Washington’a çektiği 7 sayfalık telgrafta şöyle diyor:
“... (Türk generaller) AKP’den seçilmiş Tayyip Erdoğan’ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. ERDOĞAN GÜÇLÜ BİR MÜTTEFİĞİMİZDİR. Generallerin bu tutumu AMERİKAN menfaatlerinin korunması açısından ENGELLEYİCİDİR.
“Orgeneral HİLMİ ÖZKÖK’ÜN sadakatli DURUŞU SAHİPLENİLMELİDİR. Muhalif orgeneraller, Orgeneral Hilmi Özkök’ün çizgisine itiraz etmektedirler... ERDOĞAN kendisine desteğin devamı halinde ABD’nin bir müttefiği olarak Ortadoğu ve Irak dahil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demir yolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını KULLANIMIMIZA AÇACAĞINI TAAHHÜT ETMEKTEDİR...
Devamında;
“ANCAK Türk ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli ENGELLENMEK istenmekteyiz. AMERİKAN MENFAATLERİNE KARŞI ÇIKAN Org. Aytaç Yalman, Org. Şener Eruygur, Org. Çetin Doğan, Org. Hurşit Tolon, Org. Fevzi Türkeri, Org. Tuncer Kılıç, Org. Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün emir ve talimatlarına UYMADIKLARI GİBİ HER AN MUHTIRA VEREBİLİRLER. Bu bakımdan değerlendirildiğinde GÜÇLÜ BİR MEDYA GRUBUNUN OLUŞTURULMASINA acilen İHTİYAÇ duyulmaktadır. Bu konu Recep Tayyip Erdoğan ile PAYLAŞILMIŞ olup gereğinin değerlendirileceği hakkında olumlu değerlendirmelerin yapıldığı ve yapılacağı TEYİDİ ALINMIŞTIR.” ....
Evet, kötü niyetli ve meseleyi bilmeyen birisi olsak ABD'lilerin gönderdiği bu telgrafa bakarak diyebiliriz ki;
''RTE ABD'nin adamıdır. Ve 2003'te çizilen plan aynen gerçekleşmiş, generaller bu plan dahilinde içeri gönderilmiş, yandaş medya oluşturulmuştur...Hatta Hilmi Özkök'te ABD'nin adamıdır'' diyerek düşmanlığımızı yapar iftirayı atar ve geri çekilebiliriz...Zira bu iddialara ulusalcı cenah tarafından tamamen iman edilmekte ve ciddi bir savaş verilmektedir...
Oysa mesele yukarıda yazılı olduğu gibi hem önemli bir gerçeklik taşımakta hem de düzeltilmesi gereken noktalar barındırmaktadır.
Çizilen plan ABD tarafından gözükse de, RTE 2003'te ABD'nin desteğini alarak iktidar olsa da strateji tamamen öyle değildir ve 2003'ten önce devletin gerçek sahiplerinin ABD içinde ve Türkiye'de çizmiş olduğu bir plan daha vardır....
Genç parti'nin önün açılmasından başlayarak, tezkereyi reddetme ve diğer bütün hamleler Türk devletinin akil adamları tarafından yapılmıştır.
GP'nin yüzde 7 alması ve Cem Uzan'ın bitirilmesinde RTE'nin zerre kadar alakası yoktur. Tezkere'yi ABD'ye söz verdiği için geçirmek isteyen Başbakan'a yine engel olan ve ABD'ye darbe vurma hamlesini yapan ve sürecin değişmesine de vesile olan yine akil adamlardır.
2003'teki Balyoz'a da, 2009'a kadar Ergenekon'un gerçekliğine de yine inanmayanların başında gelen iktidarın içindeki yiyicilerdir...
Evet, 2003 öncesinde çizilen plan ABD ile uyumlu olarak ve fırsatları da Türkiye lehine çevirerek bugüne kadar getirilmesinde başrol devletin akil adamları tarafından oynanmaktadır.
Bu süreçte RTE zaman zaman devletin sahiplerini dinlese de bazı zamanlarda da ters yönde hareket etmiş -ve- etmeye de devam etmektedir...Kürt projesi ona ait olmadığı için tamamen sahip çıkamamış yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Yani kendine ait olmayan bir mesele oldu mu nefsi olarak hareket etmektedir.
Oysa gerçek saflık karanlık ve iyiliği aynı noktada görmektir. Kainattaki bilinci çekersen varlık kaybolur. O yüzden insan sınırlı bir bilince sahip değildir. Hakikatte bilinç her yerdedir. Göremiyorsan problem sende demektir.
Yani başlangıç: Allah korkusudur... Sonuç ise: Allah aşkıdır.
Hani meşhur ifade ile ''bir kişinin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir'' kaidesince ...Aynen bir kişinin himmeti kadınsa o ondan ibarettir...Eğer bütün himmet bir koltuktan ibaretse aynen her şey o koltuk kadar ağırlık taşımaktadır....Eğer denge gütmek zorundayım diyorsan ancak dengen kadar orada kalırsın....
Bu bütünlük içerisinde söz üstadının ifadesi ile ''hayalinizde günaha giriyorsanız ona da tövbe edin...'' Zira hayallerde sınır yoktur...Gerçi hayali- gayenin farkından olmayanlar hayal kurmayı da bilemezler ya neyse mevzuumuz bu değil...
Evet, HALLAÇ ''Enel-HAK'' dedi bitti... Allah Resulu (sav) ise ''seni hakkıyla bilemedik'' dedi..ve....
Eğer hakikat çağının nüvelerinin kokusunu alıyorsanız ve mümin ruhu taşıyorsanız yaptığınız siyasette de Allah'ı arayacaksınız, yediğiniz her nimetin lezzetinde de.
Tasavvuf ehli diyor ya: Ne yaptın da hala olamadın?
Malum, aslında olmamak en zor olanı...
Zaten burada istenilen şey olmak değil, anlamak ve itaat etmek..İtaat etki kurtulasın felsefesi asıl bundan sonrası için önemlidir...Rüzgar ilk zirveleri vuracağı hakikati terk edildiği an sarılacak bir ip bulunamayabilir...Yanlışın büyüğü küçüğü olmaz...Günah küçükte olsa küfre yol açıyorsa, devlet yöneten kadronun her anını bilinçli bir şekilde atması gerekir...En küçük bir kir - bir gün muhakkak bedende hayvanlar barındıracaktır.
Son olarak şair'in dediği gibi: Siz inanıyorsunuz ama bilmiyorsunuz...
Kısaca ''Allah hakikati bilenlerden eylesin' deyip beklemek gerek...
MUHALİF OLMAK...
AKP ile ilgili eleştiri yazılarımdan sonra özellikle bazı dostlar serzenişlerde bulunuyor ve yanlış yapıyorsun, düşmanlık ediyorsun diyorlar...
Şimdiye kadar bu mevzuya girmek istemedim ancak bazı karanlık planlar küçük bir not düşmem gerektiğini zorunlu kıldı.
Birincisi, dinime ve davama düşman olmayanlara karşı asla ve kataa düşmanlık yapmam mümkün değildir. Zira benim dinimde ne düşmanlık vardır ne de yalan...
Muhalefet yapmamak lazım diyenler oluyor...
Şunun bilinmesinde fayda var....
Muhalefet diye bir şey yoktur... Ya hakikat vardır yada na-hakikat vardır...
Mecliste muhalif olmak ise tamamen İslam dışı bir düşünceden ibarettir...
Zaten sistem Müslüman - Türk'ün değil gavurun icadıdır...Yani batı'dan alınan modernist ve rasyonalist düşünce bizde Allah'a olan vukufiyeti yok ettirdiği gibi düşüncelere ve algılamalara da tecavüz etmiştir.
Şahsi olarak bir yazarın herhangi bir partinin sözcüsü ve savunucusu olmasını o partiye düşmanlık sayarım...Fikir adamları sadece hakikatte taraf olurlar...Partinin tarafı oldukları an hem o düşünceyi hem de yanlışı düzeltme gerçeğini kaybetmiş olacaklardır.
AKP'yi eleştirmem bir düşmanlıktan ibaret olsaydı; Bilinmelidir ki AKP'ye böyle düşmanlık etmez, uyarılarda da bulunmazdım...
Düşmanlık yapacak olsam, henüz ortaya çıkmamış 500 milyon TL'lik yolsuzluklardan başlar, bazı isimlerin kasetlerine onlardan farklı bağlantılara kadar bir çok kirli olayları haftalarca buralara döker, devam ederdim. İhtimal o ya iktidarla ilgili belgeler bir köşede tutuluyor olsa gerek...
Lafı uzatmanın aslında bir manası yok...Hiç bir zaman herhangi partiye düşman olma gibi bir düşüncem olmamıştır...
Her partinin yerine ve makamına, zamanına göre yapması gerekenler ne ise kendi düşünce dünyamda onları dile getirmiş ve fayda sağlamları yönünde de fikir beyan etmişimdir...Zira AKP'ye yakın olan vicdanlı kalemlerde görev yaptığı kurumun sorumluluğu gereği sustu ve yanlışları yazmaz oldular. Eğer düşmanlık beslemeden birileri yanlışları yazmaz ise olan bu vatana olacaktır.
*
AKP ile ilgili müspet yazılarımız arşivde durduğu gibi diğer partileri eleştiren yazılarımızda yine aynı yerdedir...1 yıl önce AKP'yi destekleyen yazılarımız eğer şimdi eleştiri boyutuna geçmişse zannediyorum bütün suç bizde olmasa gerek...Bazen dost acı söyler tefekkürünü de akıldan dur etmemeli...
raufatillapolat@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder