Rauf Atilla Polatın yazılarını bir yerde toplamak veya yedeğini almak gerekir diye düşündük.
15 Mart 2011 Salı
İSRAİL'İ SEVMEK SUÇ MU?
N.Kemal Zeybek diyor ki ''Balyozcu Çetin Doğan Ahmet Yesevi Üniversitesindeyken Türkçe'ye ve başörtüsüne düşman olmuştu...''
Bir Türk generali nasıl olur da Türk diline ve İslam'ın örtüsüne düşman olur diye sormaya gerek yok.
Zira Ergenekon operasyonunu inkar eden zavallılar keşke bunların ABD-İngiltere-İsrail ve hatta Rusya eksenli olduğunu bilselerdi.
Yokluk zamanında Türkiye'den kalkıp Atayurda giden Anadolu'nun Türk yiğitleri oradaki kardeşlerine sahip çıkarken , bu şerefsizler Türk evlatlarını Ruslara gammazlıyorlardı.
Nitekim 1,5 milyon dolar gibi bir parayı Moskova'daki Rus generaline vererek ülkedeki bir çok Türk kurumuna el koyup Anadolu'nun genç evlatlarını da Türkiye'ye göndertmişlerdi. Bu olayın ardından onların haber sitelerine ve yayın organlarına baktığımızda alçakça sevinç çığlıkları atıyor ve kurumların kapatılmasını sevinçle karşıladıklarını izliyorduk...
Soruyorum yahu bir Türk, nasıl böyle bir ihaneti gerçekleştirebilir?
Bir Müslüman bu kadar kalleşlik yapabilecek kadar nasıl gözü dönmüş olabilir?
Vatana ihaneti ulusalcılık kılıfı ile örten bu zihinsizlerin yurt dışında Türklüğe verdikleri zararın haddi hesabı yoktur.
Daha geçenlerde bizim eskilerin deyimi ile Moskof kafirinin emri altındaki bir devletin başkanı yine bir gammazlamanın ardından oradaki Türk kurumlarını da kapatıp, zincir vurdu.
Polis arama yaparken bir cd buluyor ve soruyor; Cevap: Dursun Ali Erzincanlı'nın şiir kaseti...Buna rağmen bir çok Türk içeri alınıyor, bir kısmını sınır dışı ediyor ve bir çok mülke de el konuluyor.
Bu olayı duyan içimizdeki hainler ise tutuklamaları haberleştirirken yine utanmadan sevinç naraları atıyorlar.
Atayurt dediğimiz bu diyarda başka bir ülkenin insanına değil de, özellikle Türklere karşı yapılan bu operasyonun nedenini sormanın dahi bir anlamı yoktur.
Zira bu operasyon bile Ergenekon denen ihanetçi yapılanmasının uzantılarının boyutlarını göstermektedir.
Türkiye'den Rusya'ya uzanan çizgide sürekli olarak Türk kurumlarını bir suçluymuş gibi gösteren uydurma belgeler ve kurulan ilişkilerle yıllarca kinini gösteren bu zavallıların şuan da Silivri de yatıyor olması bir tesadüf olmasa gerek.
Bakıldığında ABD ve İsrail düşmanlığı yapan ulusalcı güruh, gerçek yüzlerini ABD ve İngiltere'deki dostları ile bugüne kadar çok iyi örttüler. Kutlamak gerek....
Ancak o örtü artık yavaş yavaş açılıyor.(Yakında hızlanacak)
*
Malum Oda'nın İsrail'li yazarı diyor ki ''İsrail'i sevmek suç mu?''
Yani ODA' da İsrail ve ABD'ye zarar vermeyen haberlerin yayınlanmamasını normal olarak değerlendiriyor.
Gerçi o sitede sadece ABD ve İsrail değil, PKK ve APO aleyhine de negatif bir haber bulmak mümkün değil...
Yalnız bir şeyi çok iyi yaptılar. AKP karşıtlığı adı altından hem ABD'li hem de İsrail'li dostlarını kızdırmadan bir kitle toplayıp okuyucuyu da çok güzel aldattılar...
Gerçi şimdilerde İsrail ile ilişkisi var mı yok mu tartışılıyor. Ancak...
Malum ODA'nın sahibine iki yıl önce Ergenekon'un 2 . iddianamesinde geçen iki kişi arasındaki şu konuşmaları sormuştuk;
“DOGU BEY’E, 90 LI YILARDA COK GIZLI MEKTUPLAR GELIYORDU. BAZI MEKTUPLAR AYDINLIK-ANKARA BUROSUNDA GOREVLI S.Y. YE GELIYORDU.
S.Y. BU MEKTUBLARI DOGU BEY’E VEREREK BILGILENDIRIYORDU. DOGU BEY, S.Y. YI KONTRAGERILLANIN ICINE SIZMA GOREVI VERDI.
S.Y. KONRTAGERILLANIN ICINDEKI AHMET CEM ERSEVER’LE GORUSMEK ICIN ARAYA ADAMLAR KOYARAK SONUNDA ERSEVERLE YUZYUZE GORUSTULER.
ERSEVER, BOLGEDEKI KONTRAGERILLANIN FAALIYETLERININ ANCAK %15’INI ANLATTI.’'...
Evet, MOSSAD ile ilişkilendirilen bu satırları sormuş ama karşılık olarak küfür ve iftira işitmiştik.
İsrail ile ilişkinin diğer bir boyutu da Wikileaks'te mi saklı derseniz, bence biraz daha beklemek gerek.
*
Aslında bunlarında ötesinde örgütün Richard Perle ve Henry Kissenger bağlantılarının ortaya dökülüp dökülmeyeceğini üzerinde durulması gerekiyor.
Zira bundan 36 yıl önce örgütün adı farklı bir isimdeyken etrafına topladığı sözde seçkin Türklerle ''Türkiye'yi yönetme kararı aldırmış ve uzun bir süredir rahat bir şekilde yönetiyordu.'' Aslında burada çok merak ettiğimiz bir husus var;
Acaba 36 yıl önce Yeşilköy'deki o toplantıda yer alan ve dönemin Türkiye sorumlusu olan S.Beyazıt, şimdilerde Ergenekon'la ilgili neler düşünüyordur? 28 Şubat'taki ekonomik kriz ve İstanbul'daki 40 baronla ilgili acaba bize anlatacakları şeyler var mıdır?
O günlerde - yıl 75 - görünürde muhalif gibi gözüken ama gerçekte aynı yapının iki kanadını temsil eden Ecevit ve Demirel'le ilgili sayın Beyazıt bize bir şeyler anlatmak ister mi?....
İskoç locasının 33. derecesinde olan bay Üstad keşke bize biraz da kraliyet anılarından bahsetse...
*
Evet, göründüğü bu mesele daha çok su kaldıracaktır.
Örgütün daha ortaya çıkarılmamış onlarca yüzü var. Ancak sözde özgürlük isteyen gazeteciler bunu dikta olarak nitelendiriyorlar...Gülüyorum...
Asıl korktukları mesele bundan yıllar önce İstanbul'da yapılan toplantıda alınan kararların deşifre olması.
Gizli bir rekabet ortamı oluşturarak alttan alta birbirlerini besleyen ve tepedeki elemanları ile de aynı yapıya hizmet eden kozmik gazetecilerin deşifre olma zamanı yaklaşıyor.
Aslında Abromowitz'in Türkiye'deki ofisinin yerlilerinden olan bu zevat takımının en büyük korkusu, deşifre olmanın yanı sıra yıllarcı halkı vatansever , ordu sever diye nasıl aldattıkları ortaya çıktığında Türkiye'yi terk edecek olma korkusu...
Sözde hem İsrail ve ABD karşıtlığı yapacaklar, hem Orducu takılacaklar.... Bir yandan da alttan alta onlara memurluk yapacaklar....Vay yavrum vay...
Bu arada Abromowitz'in ofisi demişken zannedilmesin çok eskidendi...Zira şuanda da o görkemini korumaya devam etmekte ve ziyaretçilerini bir bir içeri almaktan da dur olmamaktalar...
Evet. Bu saatten sonra ihtimal 'SEZAR'ı - kulakları çınlasın - korkudan başka bir şey sarmamış olsa gerek...
***
DELİKANLI OLUN....
Vatana ihanet edenlerin en büyük destekçilerinden olan bazı D-tipi yazarları geçen haftadan itibaren ekranlardan; ''İnternete ve gazetelere ilk önce isimler hedef olarak veriliyor ve ardından o isimler üzerinden psikolojik operasyon yapılıyor ve sonra da içeri alınıyor...filan, filan,filan....'' gibi saçma sapan ifade kullanıyorlar...
Nedim ile Soner'i medya da direkt isim olarak yazan biz olduğumuz için bir şeyler yazmak zorunda bırakılmaktayız...
Zira bu adamlarda alçaklığın sınır yok. İftira ise karakterlerinin organı haline gelmiş durumda...
İki isimin bu köşeden yazılıp da sonradan içeri alınması tamamen bir takdiri ilahi...
Zira zaten Soner'i iki yıl önce hiç kimse yazmazken, biz bizzat İsrail ile ilgili sorular başta olmak üzere yapmış olduğu bütün operasyonları tek tek ele aldık ve Türk devletinin dikkat etmesi gerektiğini ifade ettik.
Nitekim 2 yıl sonra da malum Oda'nın gerçek yüzü ortaya çıktı...
Zannediyorum iki yıl önceden bana bir ismin verilmesi ve hedefe oturtulması ve 2 yıl sonra da içeri alınması tamamen bir iftiradan başka bir şey olmasa gerek..
Nedim meselesine gelince... O olayda da görülmesi gereken önemli bir nokta var.
Bakın, malum lobinin etkisi ile uluslararası ödül verilen bir Türk gazetecinin olması çok dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
''HEPİMİZ HRANT'IZ'' güruhu ile ETÖ'cü ekip kasti veya değil TÜRK devleti üzerinde oluşturulan psikolojik baskıya eşlik ettiklerininde fakında değiller. AKP'ye muhalefet adı altına bu ülkeye ihanet etmek bir vicdansızlık olsa gerek. Ermeni lobisine göz göre göre destek vermek hangi vatanseverlik mantığa denk düşmekte birileri yuvarlamadan açıklamalı.
Nedim denilen zevatın yapmış olduğu çok farklı işler vardır...İyi bir stratejist ve gözlemci olan bir yazar Nedim'in yaşayacağı süreci tahmin etmekte zorlanmasa gerek...
Ayrıca bizim önümüze birileri belge koymuş veya bize -kendileri gibi- vazife verildiğini düşünüyorlarsa çıksın ispatlasınlar... Yok ispatlayamazlarsa buradan ilan ediyorum ''33.kat'ın ve malum ofisin müdavimi olan bu şahıslar'' bu iftiraların karşısında kaybolup gideceklerdir....(Bizde arkalarından gül atarız...)
raufatillapolat@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder