Rauf Atilla Polatın yazılarını bir yerde toplamak veya yedeğini almak gerekir diye düşündük.
29 Mart 2011 Salı
Deccalın Ordusu
Bazı Müslümanların bir takım fevri hareketlerinden dolayı, burjuvazi tarafından yobaz denmesine sebep olan sloganvari söylemlerde bulunacak değiliz. Zira o sözler artık tesir etmiyor.
Yalnız ortada gözüken bazı hakikatleri de yazmadan geçemeyeceğiz. Zira Deccal'ın ordusu amansızca saldırırken Müslüman Türk'ün serkeşlik göstermesi caiz değildir.
Malum kısaca Deccal'ın kelime anlamı; sahtekar, hilekar, yalancı, hakkı-batıla, iyiyi kötüye karıştıran kimse anlamına gelmektedir.....Kimleri tarif ettiği ortada olsa gerek.
Allah Resulünün (sav) buyurduğu gibi kıyamete kadar otuza yakın yalancı Deccal çıkacaktır.
Ve nitekim o Deccal'ı da takip edecek olan tufeylilerde olacaktır...
Bunlarda güç arttıkça acımasızlık artarken, müminlerin inandığı kainatın sultanında ise o ölçüde şefkat artmaktadır..Ve mümin engin bir şefkat abidesidir...Nitekim seyru-suluk yolunun zirve noktası şefkattir...
Kaddafi, kendinden aşağıda olanlara fareler derken, Çanakkale'de Churchill 'Türkler insan değil gaz kullanılabilir' diyor, İnönü ise Türk ordusuna dönerek 'dikkat edin millet sizin düşmanınızdır' diyordu...
Zannediyorum ABD ve AB'den çıkan zalimlere hiç girmeye gerek yok.
Aslında bunlar firavunlaşmış, Allah'ı unutmuş dessas şeytani ahmaklardır.
Bunlarda zerre kadar merhamet olmazken, bizim düşmanı olduğu halde aslan yürekli Richard'ı tedavi ettiren Selahaddin'lerimiz ise merhamette sınır tanımıyordu.
Bu şefkat ve merhamet sadece o dönemde değil, şimdi de aynen yaşanmaktadır. Ve yaşanmaya da devam edecektir.
28 Şubat döneminde insaf etmeden Müslümanlara saldıranlardan biri olan Mason Oramiral Güven Erkaya, bağırsak kanser olduğunda bir şekilde İslam davasına hizmet edenlerin bulunduğu mekana düşünce ve yardıma ihtiyacı olunca o dönemde işkence çektirdiği şefkat abideleri tarafından ''Allah'ın dan bul demek yerine, aşırı bir merhamet gösteriliyor ve yardım ediliyordu...''
Düşmanına bile şefkat gösteren bir anlayışa karşı ise hainler tarafından darbe planları yapılmaya devam ediliyor, Türk'ün gavurun elinden kurtuluşu olarak gördüğü bir dava karşısında ise hala daha yine ihanet senaryolarına gidiliyor..
Müslüman Türk devletine karşı durmadan devam edecek bu saldırıları her zaman sükunet ve mantıki kriterlerle değerlendirerek sabırla süreci yönetmek gerekiyor.
Ebû Dâvûd'un Sünen'in de geçtiği gibi '' Ümmetimden hak üzere devam edenler, Deccal'la da savaşırlar'' fermanı asla hatırdan çıkarılmamalı.
Ahir zamanda dinsizliğin iki perdesinden biri olan 'nifak' rolünü üstlenen dessas dönmelerin tuzağına düşmemeli ve onların lafına güvenerek de arafta kalmamak gerekiyor.
Ortadaki savaş göründüğü gibi küçük ve sıradan değildir.
Ergenekon davası şuan da gözüktüğü kadarı ile hiç değildir. Daha yüzde 60'ı dahi ortaya dökülmüş değildir. Bunlara paralel olan örgüt dışarıdadır. Yine örgütün tepesi ve iki üstü ve onların bir üstü daha dışarıdadır. 4000 kişilik operasyonel kadro ise hala daha içeri alınmış değildir.....
Washinton'da ve Telaviv'deki köşeli masada oturan gazetecilerin dışarıda olması bir yana İstanbul'daki 40 baronu yöneten ve yine onun altındaki kadro hala dışarıda cirit atmaktadır.
Ayrıca Londra'daki malum şahıs ile Beyaz saray'ın kirpisinin tepe yönetiminin ise hayali dahi gözükmemektedir.
Zannediyorum uzatmanın bir anlamı yok.
Birileri sıradan bir kitap derdine düşmekle olayı nereye bağlamak istedikleri ortadadır.
*
Münafık cereyanı'nın başrolünü oynayan bu insanlardaki -benzerliğe- dikkat etmek gerekiyor.
Özellikle şu ayetler bu insanlar için enfes bir açıklık getirmektedir;
'' Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.. (Bakara 2/9)
Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.(Bakara 2/11)
İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar...(Bakara 2/12)
Onlara: "İnsanların (Müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.(Bakara 2/13)
Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz." derler... (Bakara, 2/14)
Evet, bu ayetleri hadislerle birlikte çoğaltmak mümkündür. Ve bütün ayetlerin derinlemesine tefsirine inildiğinde ise önemli hakikatlerin nurdan damlalar halinde yağdığını görmek mümkündür.
Sizce de ortada olan bir şey var ki 11 Eylül'ün arkasında çeşitli planlar ve çeşitli tuzaklar vardı. Bunlar zaten sayfa sayfa yazıldı. Ancak 11 Eylül'ün görünmeyen bir yüzü daha vardır.
11 Eylül'e kadar Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında gizli bir ittifak çalışması yapılıyordu. Ve birçok Hıristiyan İslam'a çağrılıyor dünyanın belası olan tapınakçı kadroya karşı birlik sağlanmak isteniyordu.
Şimdi birileri çıkıp Müslüman-Hıristiyan ittifakı oluştur-a-maz diyecek önümüze bazı kutsal ayetleri koymak isteyeceklerdir...Ancak bu kişilerle konuşmanın bir anlamı yoktur. Onları düştükleri o cahil çukura terk etmekten de başka çare yoktur.
Ne yaparsınız ki, bu tür insanlara -Mehdiyet-Mesihiyet-Zülkarneyn dönemlerinden bahsetsek ... veya desek ki, şuan da Zülkarneyn döneminden bir önceki zaman dilimlerini yaşıyoruz ve yaşanan bu savaşta hiç sanmadığınız kadar büyük bir savaştır'' desek... Yine anlamayacak ve kalkacak önümüze delil koy diyerek fanteziler peşinde koşacaklardır...(Allah körleşen gözlere şifa versin)
Evet, oradaki maksat ahir zamanda müjdelenmiş olan birlik üzerine yapılan yatırımdır ve ilerideki safha ise Hıristiyanların büyük bir çoğunluğunun İslam'a dahil olmasıydı...(Detaylara girmiyoruz...)
Ne yazık ki, bu yapılan çalışmadan haberdar olan malum küresel yapı 11 Eylül planının içerisine bu durumu sokuyor öne petrol-terör koyuyor ve kutsi bir amaca darbe indiriyordu.
Evet, her ne olursa olsun bu iş yine de tamamlanacaktır. Zira o tarih ihtimal ki erkendi ve tokat sert geldi...
Meselenin asliyetine bakıldığında da, Türkiye'dekiler ile dıştakiler arasında bir fark yoktur.
Deccal ve münafıklarla ilgili ayetlerin bu insanların gerçek yüzlerini ortaya çıkardığını yukarıda ifade etmiştik...Yine diğer bir ayette;
'' Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerine benzerler. Kötülüğü emreder, iyilikten sakındırırlar ve Allah yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Allah'ı unuttular da, Allah da onları unuttu. Gerçekten de münafıklar hep fâsık kimselerdir.''
İki taraf - iki benzerlik...
PKK'nın Müslüman'a yaptığı zulmü seyrediyoruz, diğer yanda ABD'nin katliamlarını,
Yunanistan - İngiltere vs... gibi ülkelerin sokaklarındaki gayesiz kalabalıklara bakıyorsunuz, diğer yanda özgürlük adı altında bizim ülkemizde sokağa dökülenlerin devlete saldırmalarına,
Bir yanda İsrail'in Filistin zulmünü seyrederken, diğer yanda Türkiye'deki darbecilerin Müslümanlara yaptığı insafsız işkenceleri,
Yine CIA, MOSSAD adına çalışan gazetecilerin varlığına bir anlam verirken, biz ise hala daha darbe isteyen darbeci gazetecilerin çirkefliğini izlemekle meşgulüz..
Evet bir yanda hakikat diğer yanda o 'malum' yol...
Ya arafta -arada- kalanlar...Bir orada bir burada olanlar...
İşte onlara da net bir uyarı;
'' Ne zaman ki, Allah lütfedip onlara ihsanda bulundu, onlar da cimrilik edip yüz çevirdiler ve zaten yan çizip duruyorlardı.( Tevbe 76)
Zannediyorum bu işin şakasının, lakaytlığının olmadığını hala bilmeyen zevatlar var. Zamanında çay içmiş - D-tipinin uçan kuşunun başındaki şahıs diyor ki; ''Kraldan fazla kralcı olmayın''...
Umarım bu arkadaş Hanefi gibi ''Allah taksiratını affetsin-lerden olmaz''...Zira ne yaptığının farkında değil...Hem gazetesini PKK'ya hizmet için kullandırtıyor, yetmiyor. Şimdi de Ergenekon'a hizmet için çalışmaya başladı...Ne diyelim Allah affetsin ve arada kalanlardan eylemesin...Zira ortada kalan -ortada- kalır.
Evet, Müslüman Türk polisi ve askeri ile vatansever savcılar direniş gösterirken, diğerleri ise tapınağa hizmet etmeye çalışıyor.
Bu ne tevafuktur ki;
ABD ve AB'nin alnı secdeye gitmez, malum davada içeride yatanlar da secde yüzü görmez.
İsrail ve Tapınakçılar Allah'a küfreder, bizim darbecilerde Kuran yırtar ve cami bombalama planları yapar...Cuma namazında görmek ise mümkün değildir...
İsrail ve ABD ile çıkar içinde olanlarda din düşmanıdır, Ergenekoncuları savunan malum kesimde din düşmanıdır ve dinle zerre kadar alakası yoktur.
Diğer tarafta ise bu darbeci kadroyu içeri tıkarak Türk devletini geri almak isteyenlerin 'alnı secdeli ve İslam'a saygısı olanların' o iffetli ve namuslu halleri vardır...
Soruyorum; benzerliğin bu kadarı fazla değil mi?...
*
Evet beyler, dertte büyük dava da...
Bu mesele büyük bir meseledir. Uzun uzadıya yazmak gerekir ancak bu sayfa bu meseleyi kaldırmaz...
Yine de bizim gibi cürmü hiçbir şeye yetmeyen ama yine de o yoldan asla ayrılmak istemeyenlere latife babında iki kelamla bitirelim...
*
Biliyorsunuz göğe yükseltilen iki peygamber vardır. Biri Hz. İdris, diğer ise Hz.İsa'dır...
Cifir ilminin sahibi olan Hz.İdris başta gelen peygamberler içinde Hz. Adem'den sonraki ikinci peygamberdir...
Hz. İsa sondan ikinci peygamberdir.
*
Nur suresi 35. ayet'te anlatılanlara bakıldığına önemli bir sonuç çıkmaktadır.
İzmir'in plakası da 35'dir...
*
Hz. İsa İsrail maddeciliğine karşı savaşmıştır....
Mesih'te aynı görevin ifasında olacaktır...
*
Deccal bir diğer ifade ile yeryüzünü dolaşan demektir.
Mesih'in bir diğer anlamı da seyahattir...
Yani Deccal dünyayı dolaşarak dokunduğunu yıkacak,
Mesih'de dünyayı dolaşarak dokunduğunu tamir edecek...
*
Dikkat! Zikir sahipleri ne diyordu;
''Allāhümme ecirnā min fitneti'l-mesihi'd-deccāli ve's-sufyān''
Bundan sonrasını daha fazla açmamız mümkün değil....
Tefekkür ve dua sonuca ulaştıracaktır...
KİTAP MESELESİ VE İÇERİĞİ
Bazı dostlar kitabın içeriğini ve meselenin aslının ne olduğunu yazmamı istiyorlar...Aslında yukarıda genel hatları ile ifade ettim.. Ve emin olun fazla büyütülecek bir olay değil...
Zira o kitabın arkasında 3 isim var.
Şutlanan Emniyetçiler Osman Ak, Hanefi Avcı ve Cevdet Saral...
Zamanında Aydınlıkçı kadronun piyasaya sürdüklerine biraz daha sos eklenerek ortaya dökülecekti. Yani hiçbiri yeni olmayan ve sırf davayı kitlemek için düşünülen bir stratejiydi...Ama tutmadı...Savcı ve Polis'in dik duracağını düşünemediler....
Ayrıca Çiçek'in internet sitelerinde de yer alan bir takım bilgilerde vardı. Tıpkı Hablemitoğlu ile Vaiz'i yazan Saygı Öztürk ile diğerlerini besleyenlerin beslediği gibi...
Kaşif Kozunoğlu'nu ise ayrı tutmak gerekiyor. O olayın hem içinde hem de büyük bir kısmında. Onu değerlendirirken bir takım tetikçilerle Alaaddin Çakıcı'yı da işin içine katarak değerlendirmek gerekiyor. (Kitapta geçen Türkbank meselesi de Kozinoğlu ile ilgili bir meseledir...Ayrıntısı uzun olduğu için girmiyoruz.)
İşin özü; Silivri tayfası yine hüsranda....ABD'deki ekip ise perişan durumda...
raufatillapolat@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder