Güneydoğu’ya ilk gidişim biraz sıkıntılı olmuştu.
Türkçü çizgiden gelen biri olduğumuz için ve şahsi olarak da o dönem de ırkçı çizgide biri olduğumdan dolayı aile halkı gitmemi istememiş, restler çekmiş evlatlıktan reddedecek bir noktaya gelmişlerdi. Ancak kutsal bir amaç için gittiğimizden dolayı çantayı sırtımıza vurmuş ve tek başımıza yola koyulmuştuk.
Zannediyorum hayatımın en büyük dönüm noktalarından biridir Güneydoğu’da yaşadığım zaman dilimleri.
Kürt ve zazaların arasına bir Türk milliyetçisi olarak gitmek ve orada 2 yıl kadar kalmak bazı zamanlarda çok zorlamasına rağmen Güneydoğu’nun bende ayrı bir yeri vardır.
O yüzden kürt meselesi üzerinde yazarken orada 2 yıl iliklerime kadar yaşamışlığın vermiş olduğu rahatlıkla yazabiliyorum. Zira orada yaşamayan, oranın halkı ve çocukları ile bizzat normal bir hayatı serencam etmeden ne kürt meselesini anlayabiliriz ne de PKK ve tapınakçı problemini.
Gidip 15 gün kalarak, çeşitli kanat önderlerini dinleyerek ve etrafta kürtlerin söyledikleri ve yazdıklarından yola çıkarak yorum yapanlar veya kitap yazanlar ne yazık ki büyük bir fantezi içerisindeler...Zaten kürt olanların da bakış açısıda kendi penceresinden olduğu için o da ayrı bir problem oluşturmakta.
Ateist,sosyalist,rasyonalist ve marksizmin düşüncesizlik dünyasında yaşayan sözde bazı enteller, güneydoğudaki gösterileri izleyerek kürt uzmanı kesildiklerini zannediyor ve toplumu çok ciddi oranda yanlış yönlendiriyorlar.
Kürtçü Taraf ile yoldan çıkmış D-tipinin adamları içerisinde yüzde 1 dahi olsa orada yaşamışlığın vermiş olduğu Müslüman-Kürt kimliği ile yazmıyorlar. Ve kendilerini kürtlerin sözcüsü gibi sunarak devletide zor durumda bırakıyorlar.
Ne yaparsanız ki elden birşey gelmiyor...
Evet, o dönemde Allah neden bu millete PKK belasını vermiş diye uzunca tefekkür ettiğimiz zaman çok olmuştur.
Nitekim cenin yiyen ve Allah’ı inkar etme de zirve yapan Japon’ların yaşamış olduğu felaketin bir anlamı var da, bizim bu Kürtlerin (tamamı değil) nasıl bir ihaneti oldu ki, hem bela oldular-hem de bela buldular...
Tabi ulaştığımız bazı mihenk taşları olmadı değil ama burada paylaşmak pek uygun düşmez.
Gerçi dağdan inmiş Bengi’nin taşı ile Sabahat’in tokatına iyi bir cevap olabilir ama maksadımız bazı kalpleri kırabilir.
Aslında onlara da kızmamak lazım. Sokak gösterilerine katılanlarada.
Bir takım yoldan çıkmış kendini ulusalcı vatansever zanneden zavallıları gördükçe de gülmüyor değilim.
Vatan elden gidiyor, PKK polis tokatlıyor, devlete sahip çıkan yok...Filan...filan...filan...
Tam komedi...
Bunlara desen ki ulan ay-yıldızı götürüp kainatın tepesine diksen ne olacak? 100 küsür sene sonra kıyamet kopup dünya yok olmayacak mı? Senin gibi dünya da toprak olmayacak mı? O kıçını yırtmanın lüzumu nedir?....gibi sorular karşısında ya anlamasızca bakacak ya da her zamanki gibi etrafından aldığı cahilliğinden dolayı düşünmeden seni vatan haini ilan edecek....
Aslında Rızayı-İlahi'nin kutsallığından bahsetsek ve desek ki; Vatanını, Türklüğünü o kadar çok seviyorsan ; Var mısın bizimle Afganistan’a gelmeye...Var mısın Türklüğü anlatmak için boğaz tokluğuna Afrika’ya gitmeye...Var mısın kısır kalmayı göze alarak Sibirya’nın o soğunu çekmeye....
Zira bir vatan evladı Türk devletinin geleceği ve İslam’ın yayılması için Sibirya’ya gitmiş orada 2-3 yıl kaldıktan sonra başka Türklere de ihtiyaç olduğundan adam istemiş, isterken de evli olan birileri gelsin demişti....Neden evli birini istiyorsun diye sorduklarında da , alışık olmadığımız için (- 50) derece soğuk erkeklik organlarına zarar veriyor ve çocuğumuz olmuyor demişti – malum kendisi hastalanmış başka arkadaşlarının da kendisi gibi evlatsız kalmasını istememişti ve evlenmeden de hayatına devam etmişti ...
Onun gibi Türk-İslam davasına hizmet eden birçok arkadaşımız Rızay - İlahi için, ay-yıldız için oralara gitmiş erkeklikten feragat etmeyi bile göze almış ve kutsal dava için fedakarlık yapmışlardı...
Eğer vatan aşkı, ay yıldız, erkeklik, vatanseverlik diyorsan...Eyy kalleşlik çukuruna düşmüş zavallı; Sen vatanına sahip çıktığını mı zannediyorsun, sen mi ülkeni seviyorsun..Ey facebook çocuğu, ey klavyenin mahkumu olmuş zavallı, ey mitinglerin fuzuli ağlarına düşmüş zamanını berheva eden mahlukat, Ey kafe köşelerinde ülke kurtaran zihniyet....Eyyyyy ....Eyyyy.....Sen mi vatan diyorsun....Güldürme, güldürme de bize acı çektirme....Bari sahip çıkmıyorsan hiç değil bana hakaret etme... Eyy masa başında küfür ederek vatan kurtardığını zanneden, devletin verdiği maaşa mahkum tipler.....
Evet, görüldüğü gerçek üzere uzatmanında pek anlamı yok....Zira onlar bu ızdırabı asla anlamayacaklardır....Malumdur ki ‘’ kendisi ibadet etmeyen (Teheccüden, p.tesi-perşembe orucundan haberdar olmayan) başkasını asla anlayamaz- ’’ fehvasınca bazı meseleler için göz,kalp ve ruh gerekmektedir...Ve maddeyi de ruhta yok etmek gerekmektedir...
Eğer bazı latifeler ölmüşse-ki-(ölmüştür) - küfür tayfası 40’ını geçmiştir ve artık kurtuluş ‘’HU’’nun rahmetine kalmış ve şahısta irade yok olmuştur....Diyecek pek birşey de kalmamamıştır...
**
Uzatmayalım...
Evet Güneydoğu da PKK tehdidi altında bulunduğum o 2 yıllık süreçte bir kaç kez tehdit almış, ancak Aziz hoca gibi şehitlik nasip olmamıştı...
Daha önce de ifade ettim...
O tokat gibi önümüzde ki süreçte (4-5 yıl sürebilir) bir çok vaka görebilirsiniz. İhtimal şehitte gelecektir....Bu cehennem tayfasının bir süre bağırıp çağırmalarına müsaade edilecek. Biraz kendilerini tatmin edecekler, edecekler ki - cehennemlik isyankarların azıya aldıkları o telesmeleri azalsın - azalsında bu problem çözüm yoluna ulaşsın.
Yalnız buradaki önemli nokta, devletin Hakkari ve Cizre’yi o küfür takımından tekrar geri alması gerekmektedir...Ve taviz vermeden seçim sürecinde güvenliği sağlamalıdır...
Libya olayındaki gibi saçma sapan düşüncesizliklere yer yok. Siz devlet yönetiyorsanız adam gibi vekil, adam gibi strateji belirleyeceksiniz...Ya da söz dinleyip size denilen neyse onu yapacaksınız...
Eğer dinlemiyorsanız o zaman böyle ülkeyi rezil etmeyeceksiniz.
Hala Türkiye’nin süper güç olmayacağına inanmayan adamları – Çiçekleri ,Gönüller, Beşirleri...vs....- diğerlerini partide barındırmaya devam edeceksen boşuna uğraşmayacaksın.
60 – 70 yaşına merdiven dayamış hayattan sadece makam beklentisi olan yaşlıların devlete hizmet edeceğini düşünüyorsan, gitsin sivil olarak vatana hizmet etsinler...Merak etmesinler, ülkesini o kadar çok seviyorlarsa gelsinler biz onlara bakanlıktan daha kutsal vatana hizmet görevleri verelim...
Ne de olsa bu ülke’nin ABD başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafına gidecek adama ihtiyacı var....Geçenlerde bir dost demişti ‘şuan da dünyaya huzurun gelmesi ve Türkiye’nin süper güç olması için bu işte hicret edecek 10 milyon Müslüman – Türk’e ihtiyaç var’... Üstelik her yaş ve her gruptan....
Bu adamlar ülkesini seviyorsa aldıkları maaş, makam onlar için birşey ifade etmiyorsa, bıraksın gelsinler....İhtimal Polat’ın ihtiyarları onlara da bir yerlerde görev verecektir....Ha ne derseniz....(Yemedi değil mi? )
Kısacası meselenin faslına değil aslına bakmak lazım..
Bir kaç ay önce 20 PKK’lı dağdan indirilip tövbe ettirilmişti. Bu işi devlet değil bizzat İslam davasına hizmet eden ehli-tarik yerine getirmişti...Zaten bu meseleyi de tamamen çözecek olan devlet değil, yine asrın sahibinin manevi yolcuları olacaktır...( İhanet edenin cezasıda şiddetli olacaktır)
Nitekim içki içenlerin içerisinde olan evliyalar ve fuhuş yapan kadınların içerisindeki manevi kadınlar nasıl o bataklık içerisinde kıyameti erteliyorsa, aynen Tapınakçı-Ergenekon'cu vatan düşmanları içerisinde de kutsal davanın sevdalıları vardır....Ve Allah’ın izniyle de korkak iktidarlara rağmen bu işi de yine onlar çözecektir....(Sesim geliyor mu Washington... )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder